Ormanlarımızla birlikte binlerce börtü böcek, sayısız canlı ve ne yazık ki insanlarımız da hayatını kaybetti.
Şöyle bir bakıyorum da, ne kadar çam ormanı varsa onlar yanıyor. Çam ağaçları, reçineli yapıları ve yandıkça etrafa fırlattıkları ateşli kozalaklarla yangının daha da büyümesine neden oluyor. Eğer bu ormanlarda çam değil de yangına daha dayanıklı, farklı türde ağaçlar olsaydı, belki de bu kadar büyük bir yıkım yaşanmazdı. Şimdi o yemyeşil alanlar çırılçıplak.
Tarım ve Orman Bakanlığı'na düşen görev, öncelikle yangınla mücadeleyi işi bilen, liyakatli ve uzman kadrolardan oluşan ekiplerle güçlendirmektir. Sonrasında ise yanan bütün ormanlara zeytin, ıhlamur, gürgen, kayın, çınar gibi yaprak döken ve bölgemizin ekolojisine uygun ağaçlar dikilmelidir. Özellikle ekonomiye de can verecek olan zeytin ve ıhlamura ağırlık verilmesi stratejik bir adım olacaktır.
Anlamakta güçlük çektiğim bir konu var: Bu çam ağacı sevdasını gözümüze ve gönlümüze kim soktu da bir türlü vazgeçemiyoruz? Orman denince aklımıza ilk gelenin çam olması bir yana, mezarlıklarımız bile çam ağaçlarıyla dolu. Yahu, dikecek o kadar güzel ve anlamlı bitki varken bu ısrar niye?
Buradan Sayın Bakana, siyasilere, STK'lara, derneklere ve toplumun her kesimine sesleniyorum:
Gelin, bu hatadan dönelim! Ormanlarımıza, mezarlıklarımıza, boş arsalarımıza artık çam dikmeyelim. Geleceğimize daha dayanıklı, daha çeşitli ve daha faydalı bir miras bırakalım.
Yorumlar